Şifâlı Bitkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Şifâlı Bitkiler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Papatya

http://www.sunubankasi.com/resim/papatya.JPG

Tarlalarda, dağ çayırlarında, çamurlu yerlerde, mısır, patates ve hububat tarlalarında yetişir. Yabani papatyadan, çiçek tabanının delikli olması ve kokusunun baharatlı, güzel olmasıyla hemen ayırt edilir. Mayıs ayından ağustos ayının sonuna kadar, öğle güneşi sıcağında toplanır.

KULLANIM TABLOSU

Çay: 250 gr. su, bir çay kaşığı dolusu haşla ve biraz demle.

Banyo: Yüz ve saç banyoları için bir avuç dolusu, normal banyo için iki avuç dolusu papatya çiçeği.

Buharı: Bir dolu yemek kaşığı papatyayı bir litre suda kaynat. Buharı havlu içinde içine çek.

Yastık: Bir mini torba içine kurutulmuş papatyayı koy ve dik. Kuru tavada ısıt ve kullan.

Yağ: Bir şişeye boğasına kadar papatya ile doldur ve çiçekleri örtecek şekilde zeytinyağı dök. On dört gün güneşte bırak, sonra buzdolabında muhafaza et.

Krem: 250 gr. içyağını kızdırıp, iki avuç dolusu papatya çiçeğini içine atıp karıştırın, üstünü örterek soğuk bir odaya koyun. Ertesi gün ısıtın ve tülbentten geçirin.

HASTALIKLAR
Karın ağrıları, kusma, ishal, gaz, mide ağrıları, adet rahatsızlıkları, uykusuzluk, ateş, yara ve diş ağrıların da, göz kapağı iltihapları, kaşıntı, sulanma, deri iltihapları. Ağrıyan yere sıcak yastık konulabilir. Saç bakımı, hemoroitlerde. Buharı nezleye iyi gelir ve genzi açar

Dereotu

http://img.alibaba.com/photo/10990577/Deep_Frozen_Dill_Tops.jpg

Maydanozgiller familyasındandır. Akdeniz havzası kökenli, bir ya da ikiyılIık dayanıklı otsu bitki olup ükemizde yaygın olarak yetişir. 60 cm. kadar boylanabilir. Gövdesi yeşil ya da mavi-yeşil renkli, yuvarlak kesitli, içi boş ve bir ana gövdeden dallara ayrılan yapıdadır. Hoş kokulu, iplik gibi ince yapılı ve tüylü olan yeşil ya da mavi-yeşil yaprakları; yaz ortalarında 20 cm. kadar genişlikte şemsiyeye benzer salkımlar oluşturarak açan sarımsı renkli, hoş kokulu minik çiçekleri vardır. Oval biçimli, yassı ve esmer kahverengi küçük tohumları (meyvesi) da hoş kokulu olur. Bitki, tohumlarıyla çoğalır.

Dereotunun tıbbi bakımından en önemli bölümü olan tohumları, bileşiminde karvon: limonen adlı maddeler bulunan % 4 oranındaki uçucu yağ ile ayrıca pektin, reçine ve bazı mineralleri içerir. Bu tohumlar aynen ya da ezilip baharat olarak bazı yemek ve besinlere katılır. Bitkinin yaprakları, çeşni vermesi için, yemek ve salatalara konur.

Tibbi Etkileri ve Kullanımı Besin ve ilaç olarak bedene yararlı nitelikleri ta Eski Mısırlılar zamanından beri bilinen dereotunun tıbbi etkileri ve bunlardan yararlanma yöntemleri şöylece sıralanabilir:

• Sinirleri yatıştırır ve bedeni rahatlatır.

• Mide ve bağırsak gazlarını söktürür. Özellikle küçük çocuklarda gaz söktürücü etkisi önemlidir.

• Sindirimi kolaylaştırır. Karın ağrılarına iyi gelir.

• Mineral yönünden zengin olduğu için tuzsuz rejimlerde yer alır.

• Hıçkırığı kesici etkisi vardır.

• Süt bezlerini uyardığından emzikli annelerde süt gelişini artırır.

• Kusma refleksini bastırır.

Bütün bu etkilerini sağlamak üzere, tohumları iyice olgunlaşmadan önce bitki kesilip çok sıkı olmayan demetler halinde bağlanarak kurutulur. Tohumları iyice olgunlaşıp renkleri esmer kahverengine dönüşünce yere temiz bez ya da kâğıt serilip üzerinde demetler dövülerek tohumlarını dökmesi sağlanır. Bu tohumlardan 1-2 tatlı kaşığı alınarak hafifçe ezilip üzerine 1 bardak kaynar su dökülür ve 10-15 dakika süreyle demlendirilir. Yemeklerden önce bu infüzyondan birer bardak içilir.

• Dereotu nefesin kötü kokusunu temizler. Bunun için tohumlan ağızda çiğnenir

Dereotu mucizesi

Profesör Saraçoğlu, “Ben bunu bulduğumda heyecanımdan günlerce uyku uyuyamadım” diyor… Ne mi o? Tiroidin hızlı ya da az çalışması durumunda dereotu çok etkilidir. 3 ay boyunca bir yemek kaşığı dereotu sabah, öğle ve akşam öğünlerinden 15 dakika önce tüketilecek. Bu konuda 5 ay sonra ilaçlarını bırakan hastaların oranı yüzde 90’dır.
Dereotu zayıflama mucizesi

Sofraya oturmadan 15 dakika önce bir yemek kaşığı dereotu yerseniz sofradan daha erken kalkarsınız. 10 dakika sonra tokluk hissi artacaktır. Daha az yemek yersiniz. Diyet yapanların özellikle yemesi gerekir. Açlık duygusuna fren yaptıran dereotudur. Hatta yemek arasında da yiyebilirsiniz. İştahınızın yavaş yavaş kalktığını görürsünüz. Göreceksiniz ki iştahınız daha erken kapanacak ve doygunluk duygunuz daha erken gelecektir.

Kahve 70 türlü derde devadır

http://www.kaliteli-resimler.com/data/media/8/kahve.jpg

70 türlü derde devadır… inşallah

Türk Kahvesi, Türkler tarafından keşfedilen kahve hazırlama ve pişirme metodunun adıdır. Özel bir tadı, köpüğü, kokusu, pişirilişi, ikramıyla kendine özgü bir kimliği ve geleneği vardır. Telvesi ile ikram edilen tek kahve türüdür.

Kahvenin kökeni araştırmacılar tarafından 14. yy başlarında Güney Habeşistan’dan tüm dünyaya yayıldığı şeklinde belirtilmiştir. Bunun kaynağı da etimolojik olarak kahve ile yakın benzerlik gösteren Güney Habeşistan’daki Kaffa yöresi gösterilmektedir. [1]

Önceleri Arap Yarımadası’nda kahve meyvesinin kaynatılması ile elde edilen içecek, bu yepyeni hazırlama ve pişirme metoduyla gerçek kahve lezzetine ve eşsiz aromasına kavuşmuştur. Kahve ile Türkler sayesinde tanışan Avrupa; uzun yıllar kahveyi, Türk kahvesi olarak bu yöntemle hazırlayıp tüketmiştir.

Brezilya ve Orta Amerika menşeili, arabica türü, yüksek kaliteli kahve çekirdeklerinden harmanlanan ve tercihen kömür ateşinde ağır ağır, titizlikle kavrulan Türk Kahvesi, çok ince öğütülür. Bir cezve yardımıyla su ve isteğe göre şeker ilave edilerek pişirilir, bir fincan kahveye iki çay kaşığı kahve atılır. Küçük fincanlarla servis yapılır. İçilmeden önce telvesinin dibe çökmesi için kısa bir süre beklenir. Su, sanıldığı gibi kahvenin sonunda değil; kahveyi içmeden evvel içilmektedir.

Tarihi

1517 yılında Yemen Valisi Özdemir Paşa, lezzetine hayran kaldığı kahveyi İstanbul’a getirdi. Türkler tarafından bulunan yepyeni hazırlama metodu sayesinde kahve, güğüm ve cezvelerde pişirilerek Türk Kahvesi adını aldı. İlk olarak Tahtakale’de açılan ve tüm şehre hızla yayılan kahvehaneler sayesinde halk kahveyle tanıştı. Günün her saati kitap ve güzel yazıların okunduğu, satranç ve tavlanın oynandığı, şiir ve edebiyat sohbetlerinin yapıldığı kahvehaneler ve kahve kültürü dönemin sosyal hayatına damgasını vurdu.

Saray mutfağında ve evlerde yerini alan kahve, çok miktarda tüketilmeye başlandı. Çiğ kahve çekirdekleri tavalarda kavrulduktan sonra dibeklerde dövülerek cezvelerde pişirilmek suretiyle içiliyor ve en itibarlı dostlara büyük bir özenle ikram ediliyordu. Kısa sürede, gerek İstanbul’a yolu düşen tüccarlar ve seyyahlar gerekse Osmanlı elçileri sayesinde Türk Kahvesinin lezzeti ve ünü önce Avrupa’yı oradan da tüm dünyayı sardı.

Özellikleri

  • Dünyanın en eski kahve pişirme yöntemidir.
  • Köpük, kahve ve telveden oluşur.
  • Yumuşak ve kadifemsi köpüğü sayesinde damakta en uzun süre tadını devam ettiren kahve türüdür.
  • Birkaç dakika şekli bozulmadan kalabilen bu leziz köpüğü sayesinde, uzun süre sıcak kalabilir.
  • İnce kenarlı fincanda sunulduğu için, diğer kahve türlerine göre daha yavaş soğur ve böylece daha uzun süren bir kahve keyfi sunar.
  • Yoğun şurupsu kıvamı ile ağızdaki lezzet tomurcuklarını aşırı uyararak hafızada yer eder.
  • Diğer kahve türlerine göre, daha kıvamlı, yumuşak ve aromatiktir.
  • Kendine özgü enfes kokusu ve özel köpüğü ile diğer kahvelerden kolaylıkla ayırt edilebilir.
  • Kahve tutkunları tarafından, kaynatılarak içilebilen tek kahve olarak kabul edilir.
  • Kahve Falı ile geleceği anlatmak için kullanılan tek kahve türüdür.
  • Eşsizdir çünkü kahvesi fincanın içindedir ancak telve olarak dibe çöktüğünden filtre edilmesine ve süzülmesine gerek kalmaz.
  • Hazırlanırken şeker ilave edildiğinden diğer kahvelerde olduğu gibi sonradan tatlandırmaya gerek yoktur.
  • Sağlıklıdır çünkü fincanın dibinde biriken telvesi içilmez.
  • Sıklıkla içildiği halde, miktar olarak fazla olmadığından şişkinlik yapmaz.
  • Diğer kahve türlerine göre, bir içimde daha az kafein içerir.
  • Pişirilirken, şekeri tercihe göre ilave edildiğinden içime hazır halde sunulan tek kahve türüdür.
  • Kahveden önce su içilerek, ağızda bulunan önceki tatlar arındırılarak kahve tadının eşsiz bir şekilde tatılması sağlanır.
  • Türk toplum hayatına da etki eden kahve, dostluğun simgesi haline gelmiş ve “kız isteme” merasimlerinin bir süjesi

Çayın Sırları ve Faydaları

http://www.resimvadisi.com/data/media/1719/Cay.jpg

Çayın faydaları ve zararları üzerine açıklamalarda bulunan ABD’li uzmanlar çayın, rengiyle göze, kokusuyla burna, şekerini karıştırırken kulağa, sıcaklığıyla tene, tadıyla ise dile iyi geldiğini söyledi.

İşte uzmanlardan çayın faydaları…

Ayağınız kokuyorsa, ılık çay dolu bir leğene ayaklarınızı koyun ve her akşam yatmadan önce 10 dakika tutun. 10 günde koku diye bir şey kalmayacaktır.

Cildiniz yağlıysa banyodan çıkmadan bir çaydanlık çay ile teninizi ovuşturun, balsam vazifesi görür.

Çayın faydaları ve zararları üzerine açıklamalarda bulunan ABD’li uzmanlar çayın, rengiyle göze, kokusuyla burna, şekerini karıştırırken kulağa, sıcaklığıyla tene, tadıyla ise dile iyi geldiğini söyledi.

Eliniz balık ya da soğan kokuyorsa, elinizi demli çayla yıkayın.

Saçı şampuanla yıkadıktan sonra, son su olarak bir çaydanlık ılık çayla durulayın.

Uzmanlar, ”Şişmanlar, kalp, sinir, mide ve karaciğer hastaları, romatizma ve nikristen şikayet edenler, böbreklerinde kum veya taş olanlar, yüksek tansiyondan yakınanlar, üremi veya albüminüri olanlar, mümkün olduğu kadar az çay içmeliler.” uyarısında bulundu.

Çay içenler ile çay içmeyenler arasında, kalp krizi sonrası ölüm oranları da araştırıldı. Çay tüketimi fazla olanlarda, çay tüketmeyenlere oranla yüzde 44 daha az kalp krizi nedenli ölüm görülüyor. Bir haftada 14 bardaktan daha az çay tüketenler ise, hiç tüketmeyenlere oranla yüzde 28 daha az kalp krizi sonucunda ölümle karşılaşıyorlar.

Ayva Mideyi Güçlendiriyor

http://www.resimlere.com/data/media/166/ayva1fq3.jpg

BOL vitamin içeren ayvanın, çiğ yenilmesi tavsiye edilmiyor. Komposto veya jöle yapılarak veya külde pişirildikten sonra yenmesi uygun görülüyor. Ayva, ishal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Karaciğer tembelliğini giderir. Safra akışını sağlar. Çarpıntıyı dindirir. Kadınlarda görülen beyaz akıntıyı keser. Bronşit, müzmin öksürük ve veremde faydalıdır. Ağızdan su gelmesini ve kan kusmayı önler. Vücudun gelişmesine yardım eder. Merhem yapılarak kullanıldığı takdirde; el ayak ve meme ucu çatlaklarını, yüz ve boyun kırışıklıklarını giderir. Egzama kaşıntılarını ve basurun doğurduğu şikayetleri giderir. Kabızlık çekenler ve tansiyonu yüksek olanlar yememelidir.

Kayısı Yiyin Sinirleriniz Gevşesin…

http://okulweb.meb.gov.tr/44/02/360824/Levent%20Mx/Resim/kayisi02.jpg

Bol miktarda A, B ve C vitaminleri içeren kayısı, dünyanın en doğal sakinleştiricisi. Sinirleri gevşetip, rahatlatıyor.

Kayısı sinirleri güçlendiriyor

KAYISI; A, B, C vitaminleri, protein, bol miktarda şeker ve madensel tuzlar içeren bir meyve. İştah açıyor, kan yapıyor, bedensel ve ruhsal yorgunlukları alıyor. Ayrıca sinirleri güçlendirici, uyku verici özellikleri bulunuyor. Kabızlığa iyi gelen kayısı (aç karnına kuru, taze ya da kompostosu, reçeli, hoşafı), cilt güzelliği için de birebir. 5-6 kayısının çekirdeği dövülüp suyu içilirse, bağırsak kurtlarını öldürüyor.

Ancak, karaciğer rahatsızlığı olanların kayısıyı çok fazla yememeleri gerekiyor. Ayrıca mide rahatsızlığı olanların ve fazla mide asidi salgılayanların ham kayısı yememesi ve olgun kayısıları tercih etmelerinde fayda var. Ani kan şekeri düşüşlerinde de büyük fayda sağlıyor.

Böbrek Taşına Ayrık Otu

http://www.sifalibitkiler.us/bitkiler/ayrikotu.gif

AYRIK otu, idrar yolları enfeksiyonlarının iyileştirilmesinde, sistit (mesane iltihabı) ve prostatitte (prostat iltihabı) etkili olur. İdrar söktürücüdür. Kanı toksik maddelerden temizler. Böbrek ve mesane taşlarının atılmasına yardımcı olur. Bu etkileri için; kurutulmuş ufalanmış kökten 2 tatlı kaşığı alınır, 1 bardak suyla kaynama noktasına kadar ısıtılır. Daha sonra ateş kısılarak 10 dakika daha ısıtma sürdürülür. Böylece elde edilen dekoksiyondan günde 3 kez birer bardak içilir. Bal, limon ya da naneyle tatlandırılabilir

Kadınlara Özel Bitki Aslanpençesi

http://www.gokcekaktar.com/resimler/a%20(7).jpg
hazinesi milyonlarca bitkiden biri olan aslanpençesi özellikle kadın hastalıkları için yüzyıllardır tedavi amaçlı kullanılmaktadır. İçeriğinde bulunan etken maddeler, adet halinin güç, ağrılı ve aşırı olmasını engelleme özelliğine sahiptir. Bu sayede adet süresi ve sıklığını da düzenler. Gebeliğin üçüncü ayından sonra her gün aslanpençesi çayı içilmesi düşük ihtimalini azaltmaya yönelik önemli ölçüde fayda sağlar.

ANNE SÜTÜNÜ ARTIRIR

Hamileliği kolaylaştıran bu mucizevi ot anne sütünü arttırır. Menopoz sıkıntılarına rahatlatıcı etkisi vardır. Şekeri düşürür, vücuda kuvvet verir. Göz hastalıklarına, cilt yaralarına, hanımların özel bölgelerindeki kaşıntılara, romatizmaya iyi gelir. Mide spazmında, karaciğer şişliğinde, sinir yorgunluğunda etkilidir; damar sertliğine karşı çok faydalıdır. Aslanpençesi apseli yaralara, tedavisi geciktirilmiş çıbanlara karşı su toplayıcı etki göstererek iyileşme sağlar. Zor doğum yapan ve düşük yapmaya yatkın kadınlarda ceninin dölyatağındaki durumunu sağlamlaştırmak ve doğum yaralanmalarını önlemeye yönelik en önde gelen yardımcıdır.

YARA VE EZİKLER İÇİN

Taze aslanpençesi ezilir, lapa haline getirilip yaraların üzerine sarılır.

ZAYIFLAMAK İÇİN

1 bardak kaynar suya, 10 gram ufalanmış aslanpençesi konulur. 10 dakika bekletildikten sonra içilir. Bu karışımdan günde 3 kez içilir.

ASLANPENÇESİ ÇAYI

Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynamış sıcak suyla haşlanır ve 1 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2–4 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan yudumlanır.

1 litre suya, 1 çay bardağı dolusu aslanpençesi otu konulur. 5 dakika kaynadıktan sonra, yarım saat demlenip, süzülür. Yemeklerde günde 3 çay bardağı içilir.
Diş çekildikten sonra bu çay ile ağız gargara yapılırsa daha çabuk iyileşir.
Kas erimesi için şifalı bir bitkidir. Yapraklar ince kıyılarak, salatalara katılıp çiğ olarak da yenir.

Semerkand Aile Dergisi

Alıçla Kalbiniz Ritim Kazansın


Meyvelerinin küçük oluşuna bakıp yanılmayın, zira alıç bitkisi sağlık açısından oldukça büyük öneme sahip. Kalp hastalığına karşı en yaygın doğal reçetelerden birisi ve kalp yetmezliği, yüksek tansiyon gibi sorunlara karşı hayli etkili. Özellikle de yaşlılarda kalp atışlarının hızlanmasıyla birlikte başlayan ritim bozukluklarına iyi geliyor. Yapılan araştırmalara göre kalp krizini engelleyici etkiye de sahip.

Alıç yumuşak etkili bir kalp toniği olarak bilinir. Özellikle kalp yorgunluğu diye tabir edilen durumların tedavisinde etkilidir. Koroner damarları açarak kalbe kan pompalanmasını rahatlattığı gibi, kalbin yetersiz oksijenle baş edebilme yeteneğini de artırır.

Alıcın içeriğindeki etken maddelerin en önemli özellikleri, vücutta birikmemeleri, zehirli etkiye sahip olmamaları ve bağımlılığa neden olmamalarıdır. Bu nedenle uzun süreli kullanıma uygun bir bitkidir.

HER TÜRLÜ KALP RAHATSIZLIĞI İÇİN

1 bardak sıcak suya, 1 tatlı kaşığı alıç çiçeği ve yaprağı konulur. 20 dakika sonra süzülür. Bu karışıma 2 veya 3 çay kaşığı bal ilave edilip, günde 2–3 bardak içilirse, kalp çarpıntısı, ritim bozukluğu, kalp krizi sonrası yüksek kan basıncı durumlarında faydalı olur. Aynı terkip uykusuzluk, dikkat dağınıklığı, yüksek tansiyon, baş dönmesi ve kulak çınlamasında da etkilidir.

DAMAR SERTLİĞİ

1 bardak kaynar suya 4 gram ufalanmış alıç yaprağı veya çiçeği konulur. 10 dakika bekletilip günde 2–3 bardak içilir.

YÜKSEK TANSİYON

Günde 2–3 bardak alıç çayı balla tatlandırılarak aç karnına ya da öğün aralarında içilmelidir. Kalp ilaçları kullanan şahısların, alıç bitkisini mutlaka doktor kontrolünde kullanması gerekir. Nadiren de olsa bulantı ve uyuşukluğa neden olabilir. Hamilelik döneminde kullanılması tavsiye edilmez. Uzmanlara göre, glikozit içeren kalp ilaçlarıyla ve beta blokelerle bir arada kullanılması, bu ilaçların etkisini artırabileceğinden önerilmez.
Semerkand Aile Dergisi

Zinde Bir Vücut İçin Acı Pelin Otu

http://www.sifalibitki.net/wp-content/uploads/2009/05/pelinotu_sb.jpg

Acı pelin otu bedeni güçlendiren doğal bir tonik niteliğinde bir bitkidir. İştahsızlık, sindirim bozuklukları ve safra kesesi rahatsızlıklarının giderilmesinde kullanımı tercih edilir. Sindirim salgılarının yetersiz kaldığı durumlarda kullanılır. Bağırsak gazlarını giderici etkisi nedeniyle mide yanması, ekşimesi ve bulantısına faydalıdır. Karaciğeri güçlendirir. Kan dolaşımını hızlandırıcı özelliği, vücuda doğal bir zindelik verir. Hastalıkların ardından nekahet döneminde organizmayı güçlendirir.
Kansızlığın tedavisinde çok önemli bir yeri vardır. Başlıca özelliklerinden biri, hanımlarda adet halinin zamanlamasını düzenleyip, beyaz akıntıyı gidermesidir. Ayrıca ağrılı adet görmeye karşı da faydalıdır. Yüksek ateş görüldüğünde ve enfeksiyon hastalıklarında önemli bir şifa kaynağıdır. Güçlü bir idrar söktürücü etkisi vardır.

İŞTAHSIZLIĞI GİDERMEK VE SİNDİRİMİ DÜZENE SOKMAK İÇİN

1 litre sıcak suya, 5–10 gram acı pelin otu konur; 20 dakika bekletildikten sonra süzülür. Hazırlanan çay günde 2-3 çay bardağı içilir. İştah açmak amacıyla yemeklerden önce, sindirimi kolaylaştırmak içinse yemeklerden sonra soğutulmadan içilmelidir. Nane ile karıştırılarak demlendiğinde faydalı etkisi artar.

SARA HASTALARI İÇİN

1 bardak kaynar suya 5 gram acı pelin otu konulup demlemeye bırakılır. Balla tatlandırılarak günde 2–3 çay bardağı içilir.

UZMANDAN ÖNERİLER

Bitkinin aşırı dozlarda kullanılması bağımlılık yapar. Bu nedenle uzun süreli kullanılması sakıncalıdır. Dikkatli kullanılması gerekir. Süt emziren anneler, hamileler, bağırsak rahatsızlığı bulunanlar ve böbrek hastaları kesinlikle kullanmamalıdır.
Zir aşırı dozda kullanımı, zehirleyici ve sinir sistemini yıkıma uğratıcı etkiler gösterebilmektedir. Tüm bitkilerden olduğu gibi acı pelin otundan da azami fayda sağlamak için uzman doktor gözetiminde tedavi uygulamak gerektiği unutulmamalıdır.

Sağlıklı, Lezzetli Hem de Proteinli; Sebze değil Mantar!


Mantar, 100 gramında sadece 14 kalori bulunan, sağlıklı bir besin maddesi. B1 ve B3 vitaminlerini barındıran mantarın protein değeri etten daha yüksek. Aynı zamanda büyük bir kısmı sudan oluştuğu için de son derece hafif bir yiyecek. Tüm bu özellikleri sayesinde mantar, vejetaryenlerin, diyet yapanların ve lezzet peşinde koşanların menülerinde popülerliğini her daim koruyor. Genelde sebze gibi algılasak da bilim adamları özellikleri nedeniyle mantarları, bitkiler ve hayvanlardan ayrı bir kategoride değerlendiriyorlar.

MANTAR, KUDRET HELVASI CİNSİNDENDİR

Kur’an-ı Kerim’de (Bakara Suresi 57- Taha Suresi 80) Hz. Musa (a.s) ve kavmine, gökten indirildiği bildirilen kudret helvasına dair Peygamber Efendimiz (s.a.v): “Mantar, kudret helvası cinsindendir. Suyu göze şifalıdır” buyurmuştur.

Tıbb-ı Nebeviyye’de yer alan bu hadisi şerifte göze iyi gelen, mantarın cinsi belirtilmediği gibi suyunun hangi şartlarda göze uygulanacağıyla ilgili ayrıntılı bilgiye de değinilmiyor. Hadis alimleri, doktor tavsiyesi olmadan, bu tür bilgileri kendi başımıza uygulamaktan kaçınmamız gerektiğini de özellikle belirtiyorlar.

ZEHİRLİLERİ AYIRT ETMEK GÜÇ

Mantarların zehirli olanları, ölümle sonuçlanan vakalara sebebiyet verebiliyor. Zehir içermeyenlerle, zehirliler aynı yerde yetişebiliyor. Dış görünüşleri itibariyle de farkı anlamak oldukça güç.
Bilim adamları, halk arasında bilinen zehirli mantar ayırt etme yöntemlerinin doğru olmadığını belirtiyor; kesinlikle emin olmadan mantar yenmemesi gerektiğini vurguluyorlar. Bu nedenle marketlerde rahatlıkla bulabildiğimiz kültür mantarlarını tercih etmek, bizim için en kolay ve güvenilir yöntem.

Semerkand Aile Dergisi

En Doğal Antibiyotik Adaçayı




Çok iyi bir antiseptik (mikrop öldürücü) olan adaçayı, kuvvet verici ve uyarıcı etkisiyle birçok insan tarafından tercih ediliyor. Uyku düzenini sağlayıcı özelliği ile de bilinen adaçayı hastalık sonrasında kullanıldığında vücuda kuvvet kazandırıyor. Bunların yanında adaçayı mide bulantısını kesip, sindirimi düzenler, en etkili nezle ilacıdır. Bademcik ve dişeti iltihaplarına iyi gelir. Doğal bir antibiyotiktir. Kanı temizleyip, yüksek tansiyonu düşürür.

Aktarlardan rahatlıkla bulunabilecek olan “adaçayı yağı” yara üzerine tatbik edilerek uygulandığında antiseptik özelliğini en iyi şekilde ortaya çıkarır. Adaçayı yağından günde 3 damla, 1 fincan suya damlatılarak içildiğinde bronşit, astım ve adet düzensizliğine faydası olur. Ancak kullanım miktarına çok dikkat etmek gerekiyor.

HANGİ HASTALIKLARA NE KADAR KULLANILMALIDIR?

Adet kanamasını söktürmek için, kaynamakta olan 1 litre suyun içine, kuru yaprak veya çiçek karışımından yarım avuç atılır. Çayın altı kapatılarak demlenmeye bırakılır. Yemeklerden sonra 1 fincan içilir. (Bu çay depresyondan kurtulmak için de kullanılır. Rahatlatıcı bir etkiye sahiptir.)
Ağız yaralarına ve nefes kokularına karşı ağzımızı her gün birkaç kez adaçayı ile çalkalayabiliriz. Adaçayının tıpkı maydanoz ve nane gibi nefes tazeleyici özelliği vardır.

Bademcik iltihabı için, 1 bardak kaynar suya, 10 –12 gram adaçayı konulup, 5 dakika kaynatılır. Oluşan karışımla boğaz gargara yapılır.

Diş ve dişeti iltihapları için 250 ml. kaynar suya 2-3 çay kaşığı adaçayı yaprağı karıştırılarak dişler ovulur.
Egzama için, 1 bardak suya, 10-15 gram adaçayı konulur. 5 dakika kaynatılıp, bu suyla hastalıklı bölgeye yıkama ya da kompres yapılır.

Vücutta oluşan iltihaplar için, 1 bardak kaynar suya, 2–10 gram adaçayı konulur. 10 dakika bekletilip, günde 2–3 bardak içilir.

Menopoz için, 1 bardak kaynar suya, 2 gram adaçayı konulur. 10 dakika bekletilip, günde 2–3 bardak içilir.
Soğuk algınlığı için, 1 bardak kaynar süte, 2–10 gram adaçayı konulur. 10 dakika bekletilip, günde 2–3 bardak içilir.

UZMANDAN ÖNERİLER

İçinde doğal fitoöstrojenlerin bitkisel östrojen olması nedeniyle adaçayını erkeklerin aşırı miktarda ve uzun süreli kullanmaları önerilmiyor. Aşırı kullanımda kan basıncını yükseltiyor. Adaçayının çarpıntıya neden olan “thujone” maddesi içerdiği için çok yüksek dozlarda kullanılmaması gerekiyor. Günde 3 kahve fincanından fazla içilmemesi öneriliyor Hamilelik döneminde kesinlikle kullanılmaması gereken bu bitki demlenerek hazırlanmalı. 2 dakikadan fazla kaynatıldığında, zararı faydasından çok hale geliyor.

Semerkand Aile Dergisi

Şifa Kaynağı (KARPUZ)





“Hurmanın hararetini karpuzun soğukluğu ile, karpuzun soğukluğunu; hurmanın hamateti ile gideriniz.”
(Hadis-i şerif)

Kavun, karpuzda on özellik var: yemek, içmek, koku, meyve, çöğen, mesaneyi yıkar, karnı yıkar, iç hastalıklarına iyi gelir ve cildi temizler. [Deylemi, İ.Rafii]

Yemekten önce kavun karpuz yemek şifadır.[İ.Asakir]


Peygamber Efendimizin severek yediği meyvelerdendir….

Yaz sıcağında en lezzetli serinleme yollarından biri şüphesiz karpuz yemektir. Ya da hoş bir piknik, tatlı ve sulu bir karpuzla mükemmelleşir. Karpuz kabakgillerdendir. Anayurdu Afrika’nın tropikal bölgeleridir. Mısır’daki antik kalıntılardaki duvar resimlerinde karpuz resmedilmiştir. Daha sonra ticari gemilerle akdeniz ülkelerine yayılmıştır.

Bugün dünyada yaklaşık 500 çeşit karpuz yetişmektedir. Bunlar kabuğunun, çekirdeklerinin biçimine,rengine ve ağırlığına göre farklılık gösterir.

Karpuz mayıs ve eylül aylarında ancak özellikle temmuz ortasından ağustos sonuna kadar bol miktarda bulunur.

Karpuz bol miktarda C vitamini ve antioksidan özelliği ile çeşitli kanser türlerine karşı etkili olan Beta karoten içerir. İçerdiği yüksek potasyum kalp fonksiyonlarının ve kan basıncının düzenlenmesine yardımcı olur. Aynı zamanda iyi bir lif kaynağı olduğundan bağırsak hareketlerini düzenler ve bağırsak kanserini önlemede de rol oynar. Karpuz çekirdekleri de içinde bulunan Cucurbocitrin adlı madde ile kan basıncını düşürmeye ve böbrek fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı olur. Yağ ve kolestrol içermediğinden ve kalorisi de düşüktür…


YAN TESİRİ

Normal şartlarda yan tesiri yoktur. Aç karna yenilince çok faydalıdır. Karpuz tohumu dalağa zarar verir.

ŞİFASI

1) Allah’ın rahmeti o kadar sonsuz ki; Yazın harareti verdiği gibi, soğutucusunu da veriyor. Karpuzda; kavun, kiraz, vişne, kayısı, hıyar, armut, domates, incir gibi soğutucu, serinletici özelliğe sahip. Biz ise susadıkça (hararetimizi artıran, geğirten) reklam ürünlerini alırız. Hiç hararetimizi bunlarla söndürmeyi düşünmeyiz. Bizde haklıyız. Hormon ziraatı bu şifalı ürünlerin etkisini azaltmış.

2) İbni Abbas (ra) şöyle buyurmuştur. “Karpuz, hem yiyecek, hem içecek ve koklanacak bir reyhandır”

3) Mesane yollarını temizler: Karpuz aç karma yenilince içerisini komple temizler, mesane yollarını temizler.

4) Hazmı kolaylaştırır: Karpuz yemek hazmı kolaylaştırır.

5) Kanı temizler: Karpuz yemek kam temizler

6) Vücuda kuvvet verir: Karpuz yemek cinsel gücü artırır.

7) Mesane taşlarını düşürür: Aç karma karpuz yemek mesane taşlarını düşürür.

8) İstiska: Raventi, karpuz suyuna ıslatıp içilecek olursa istiska (su toplama) hastalığım önler.

9) Balgam: Zencefil ve Balla yenecek olursa balgamı keser.

10) Sevdayı geçirir: Sütle beraber yenirse sevdayı geçirir.

11) Safrayı atar: Mide ve karaciğerdeki safra birikintisini dışarı atar.

12) Göze inen nezleyi geçirir: Kabukları alna konursa göze inen nezleyi geçirir.

13) Tutuklukları açar: Karpuz çekirdekleri, idrarı artırır. İdrar yollarını temizler, dalağa zararlıdır telafisi baldır.

14) Humma ve sıtmayı önler

15) Karpuz cilt lekesini geçirir.

16) Verem: Karpuz çekirdeği öğütülüp balla macun yapılır, yenmeye devam edilir.


TAVSİYE:

Karpuz, hem şerbettir, hem yemek. Allah (cc) yaz için özel yaratıp, yazın hararetini giderme görevi verdiği bir gıdadır. Susadıkça karpuz yiyiniz.

İYİ KARPUZ NASIL BİLİNİR

Tatlı ve sulu, olgun bir karpuz seçmek için birkaç noktaya dikkat etmeliyiz. Kabuğunun rengi parlak değil, mat olmalı ve tırnağınızla hafifçe kazıdığınızda yeşil kısım kolayca çıkmalıdır. Şekli simetrik olmalıdır. Toprağa oturan kısmının rengi açık sarı olmalı, beyaz veya yeşil olmamalıdır. Olgun karpuz oda sıcaklığında tutulmalıdır. Ancak çok uzun bir süre değil. Buzdolabında 1 hafta süreyle saklanabilir.


Genel hatlarıyla Alternatif Tıp Kitabından faydalanılmıştır......

Şifa Kaynağı (Maydanoz)




“Yatmadan evvel maydanoz yemek, tatlı bir nefesle uyanmaya, diş ağrısını gidermeye yarar.“
(Hadis-i Şerif)

İÇİNDEKİLER:. 100 gr. maydanozda 60 mgr A vitamini, 25 mgr. C vitamini, 3.8 mgr Demir vardır. 30 gr. maydanoz, bir insanın günlük A ve C vitaminini karşılayacak güçtedir. • Uçan yağ (Aplin, apisoside, myristicin) • İnosit • Kükürt • Demir • Fosfor • Mangan • A ve C vitaminleri.

YAN TESİRİ: Normal kullanımda herhangi bir yan tesiri yoktur. Uzun süre kaynatılan suyu aç karna ve zayıflama kürü olarak kullanılmamalıdır. Böbreklerde tahriş yapar.

ŞİFASI:

1-
İştah açıcı: Maydanoz yemeklerde, salatada yenirse veya kaynatılıp suyu içilirse iştah açar.
2-
Göz rahatsızlığı: A vitaminini çokça ihtiva ettiğinden, gözün görme gücünü arttırır. Pansuman yapılırsa gözdeki iltihapları önler, yanmayı geçirir. Havuç rendesi, maydanoz salata yapılıp, sirke dökülerek yenirse göze kuvvet verir.
3-
Anne sütünü arttırır: Maydanoz yemeye devam edilirse anne sütünü arttırır.
4-
Sindirimi kolaylaştırır: Maydanoz salata olarak yenir ya da kaynatılıp yemekten sonra içilirse hazmı kolaylaştırır.
5-
Vücuttaki zehirli maddeleri dışarı atar, terletir, idrar söktürür. Bacaklarda biriken suları dışarı atar.
6- Böbrek taşlarını düşürür: Maydanaz kaynatılıp süzülür, limon sıkılıp aç karna içilir.
7-
Akne (sivilce): Maydanoz kaynatılır suyu içilir ve cilt bu suyla pansuman yapılır.
8-
Cilt lekeleri: Maydanoz kaynatılır, cilt lekeleri pansuman yapılır ve bu suya limon sıkılıp içilir.
9-
Yara, bere, morartı: Maydanoz lapası bağlanırsa şifaya kavuşturur.
10- Kan temizleyici: Maydanoz rezene ile kaynatılıp içilirse, kam temizler, artıkları dışarı atar.
11-
Karaciğer ve dalak rahatsızlıkları: Maydanoz kaynatılıp limonla içilirse tıkanıklıkları açar.
12-
Zayıflama: Maydanoz kaynatılıp, limon ve çam balıyla ılık olarak sabahlan aç karna içilirse, zayıflamaya yardımcı olur, 10 günden fazla kullanmayınız.
13-
Yüksek tansiyon: Maydanoz yemek yüksek tansiyonu düşürür.
14-
Kuvvet verir: Maydanoz yemek, iştah açar ve vücuda kuvvet verir.
15-
Saçları kuvvetlendirir: Maydanoz kaynatılır, sirke ile beraber saçlar yıkanırsa saçları kuvvetlendirir, uzamasını sağlar.
16-
Sivrisinek ve haşeratları uzaklaştırır: Gece yatarken ayaklara, ellere maydanoz yağı sürütürse ya da maydanoz yakınınıza koyulursa sivrisinekleri kovar.

TAVSİYE:
Günlük 30 gr. maydanoz yemek, vücudun A ve C vitamini ihtiyacını karşıladığına göre, salatalarda ucuz ve leziz gıdayı ihmal etmeyiniz. Demir içermesi maydanozu daha da kıymetlendirir. Romatizma ve diğer ağrılardan vücudu korur.

Ölümden Başka Her Derde Deva "ÇÖREK OTU


Hastalıklar, insanı meydana getiren 100 trilyondan fazla hücrenin hem kendi içinde hem de birbirleri arasında uyumlu olarak çalışmaları sonucu oluşuyorlar. Değişik sebeplerle hücreler arası uyum zamanla bozulduğu için farklı farklı hastalıklar çıkıyor. Ancak 'Hiç bir dert yoktur ki dermanı olmasın' buyuran Peygamberimiz (s.a.v), "Size çörek otunu tavsiye ediyorum. Çünkü onda ölümden hariç her derdin devası bulunmaktadır" müjdesi ile devanın adresini de gösteriyor.
İnsan vücudu hücreler ve hücreler arası maddelerden oluşur. Birim yapıyı oluşturan hücre, canlılığını bağımsız olarak sürdürebilme özelliğine sahiptir. Tek bir hücrenin varlığı kadar, hücreler arasında mükemmel bir uyum ve işbirliğinin var olması da hayret vericidir. İnsan vücudunda 100 trilyondan fazla hücre bulunur ve insan hayatını devamlılığı, kendisini meydana getiren bu hücrelerin hem kendi içlerinde hem de birbirleri arasında uyum içinde çalışmaları sayesinde olur. Uyum bozulduğunda hastalıklar meydana gelir. Allah Resulü 'Hiç bir dert yoktur ki dermanı olmasın' buyurmuştur. Allah İnsanoğlunun istifadesi için Şafii isminin tecellisi olarak bitkileri yaratmıştır. Bitki hücreleri içerdikleri kloroplastlar sayesinde gün ışığını kullanarak insanlar ve hayvanlar için besin ve oksijen üretir. Beraberinde bazı bitkilerin içinde anti bakteriyel(mikrop ve öldürücü), anti tümöral(tümöre ve kansere karşı), analjezik(ağrı kesici) vs. etken maddeler vardır. Bunların destekleyici tıp çerçevesi tedavi amacıyla kullanabilir. İnsan hastalandığında ise, hastalığın da sağlığın da O'ndan olduğunu bilmeli e Hz. İbrahim (a.s) gibi, "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur" (Şuara Suresi, 80) diyerek Allah'tan yardım dilemelidir. Tedavi amacıyla doktorlara gitmeli, teşhisi konmalı ve gerekli ve gerekli ilaçları kullanmalıdır. Ancak kesinlikle şifalı bitkilere sırtını dönmemeli hastalıklardan korunmak ve tedavive tedavi olmak için fitoterapi (bitkilerle tedavi) den yararlanmalıdır. Çünkü bilerce bitki boşuna yaratılmamıştır. Tıbbı Nebevi'de bu konuda çok örnekler vardır. Örnek verecek olursak Ebu Hureyre (r.a)'nin nakline göre Hz. Peygamber (s.a.v) "Çörek otunda ölüm hariç her türlü hastalığın şifası vardır" buyurmuştur (Buhari, "Tıp", 7; Müslim, "Selam", 88; İbn Mace, "Tıp", 6; Tirmizi, "Tıp", 5).

Çörek Otu: Ölüm Hariç Her Derdin Devası

Çörek otu (Nigella Sativa) ile ilgili güvenilir uluslar arası dergilerde 171 ilmi araştırma yayınlandı (www.pubmed.com) . Bu araştırmaların en büyük bir kısmı hayvanlar üzerinde yapılmışsa da çörek otunun faydası gerçekten ilgi uyandırmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v) "Size çörek otunu tavsiye ediyorum. Çünkü onda ölüm hariç her derdi devası bulunmaktadır" buyurken nasıl ilgi uyandırmaz ki! Bugün Amerika’nın en büyük enstitüsünde Dr. Ahmed el-Kadi ve Dr. Üsame Kandil ileri safhadaki kanser ve AİDS hastalarına bala katılmış çörek otu vermektedirler. Londra kings College Üniversitesi'nde yapılan bir araştırma, çörek otunun bazı mikropların etkinliğini yavaşlattığını ve iltihap oluşmasını engelleyici bir özelliğe sahip olduğunu ortaya koymuştur. Çörek otunun halk tarafından karaciğer hastalıklarında şifalı bitki olarak kullanılmakta olduğunu da bilmekteyiz. Bundan Dolayı ZKÜ Tıp Fakültesindeyken yaptığımız bir çalışmada çörek otu çözeltisinin fareler üzerinde karaciğer carbon tetrachloride adındaki zehirli maddeye karşı korunmadaki etkisini ortaya koymuştur. Bu araştırmada 2005 Kasımında World J Gastroenterology Dergisinde yayınlamıştır. Yapılan çalışma göstermiştir ki çörek otu çözeltisi, karaciğer üzerine carbon tetrachloridin zehirli etkisini azaltıcı bir sonuç vermektedir. J. Carginog Dergisinin 2003 sayısında yayınlana bir çalışmaya göre Sri Lanka Kelaniye Üniversitesinden uzmanlar diethylnitrosamine vererek karaciğer kanseri oluşturdukları 60 fare üzerinde araştırma yapmışlardır. Bu farelerden bir grubuna çörek otundan bir karışım verilirken, diğer gruba sadece ot verilmiştir. Daha sonra bu araştırmacılar bu fareleri on hafta süreyle izlemeye almışlar ve deney farelerinde karaciğer dokusunu inceledikten sonra kanser etkinsin şiddetinin çörek otu karışımı ile tedavi edilen farelerde daha az olduğunu ortaya koymuşlardır. Araştırmacılar buradan bu çeşit maddelerin karaciğeri kanserojen etkilerden koruma payı olduğu sonucunu çıkarmışlardır. Mısır Tanta Üniversitesi’nde araştırmacılar bu soruya cevap vermeye çalışmış ve araştırmalarını 2003 Şubatında Nutr Cancer Dergisinde yayınlamışlardır. Araştırmacılar 45 fareye kolon kanserine yol açan kimyasal madde vermişler, 30 fareye de ağız yoluyla çörek otu yağı içirmişlerdir. Deneyin yapılmasından on dört hafta sonra çörek otu yağı verilen farelerde kolon, karaciğer veya böbrek üzerinde herhangi bir kanserli değişiklik olmadığını görmüşlerdir. Bu da bize çörek otunun uçucu yağının kolon kanseri oluşumunu engellemedeki gücünü göstermektedir. A.B.D Mississipi Üniversitesi’nde yapılan ve Bio Med Sci Instrum Dergisinde 2003 yılında yayınlanan bir çalışmada araştırmacılar çörek otu özü kullanmanın meme kanseri hücrelerini yavaşlatmadaki etkisini ortaya koymuşlardır. Bu çalışmada bu alanda daha fazla çalışmanın kapısını aralayacak niteliktedir.

Şeker Hastalığını Tedavi Ediyor

Şeker hastalığına yakalanmış farelerde çörek otu yağının kanda şeker oranını düşürdüğünü tespit ettik. Asıl önemli olan ise çörek otu yağının insülin salgılamasından sorumlu pankreasta beta hücrelerini harekete geçirip, çoğaltmasıdır. Bu da çörek otunun şeker hastalığının tedavisinde yardımcı olabileceğini ortaya koymaktadır.

2004 Haziran’ında Anatomical Record adlı A sınıfı bir Amerikan dergisinde yayınladığımız bir çalışmada şeker hastalığı oluşturan ratlar üzerinde deney yaptık. Bu farelere karın zarından (periton) girerek streptozotocin maddesi vererek yaptık. Bundan fareler üç gruba ayrılmıştır. Birinci gruba otuz gün süre ile her gün karın zarından (periton) uçucu çörek otu yağı verilmiştir. İkinci gruba hiçbir uygulama yapmadık. Diğer gruba ise çörek otu yağı içermeyen tuzlu bir sıvı verilmiştir. Sonuçta şeker hastalığına yakalanmış çörek otu yağının kanda şeker oranını düşürdüğünü ve insülin miktarının arttırdığını tespit ettik. Asıl önemli olan ise çörek otu yağının insülin salgılamasından sorumlu olduğu pankreasta beta hücrelerini harekete geçirip, çoğalmasıdır. Bu da çörek otunun şeker hastalığının tedavisinde yardımcı olabileceğini ortaya koymaktadır. Japonya’da yapılıp 2002 Aralığında Ress Vet Sci Dergisinde yayınlanan bir çalışmada araştırmalar çörek otu yağının şeker hastalığına yakalandırılan farelerde insülin salgısının arttığını tespit etmişlerdir. Deney farelerinde çörek otu yağı kanlarında şekerin düşmesine yol açmıştır. Berlin (Almanya) Charite Üniversitesinde yapılan bir çalışmaya göre araştırmalar alerjik hastalara yakalanmış 152 hasta üzerinde bir çalışma yapmışlardır. (Bu hastalarda alerjik burun iltihabı, astım ve egzama hastalıkları bulunmaktaydı.) Yapılan çalışma Tohoku J Exp Med Dergisinin 2003 sayısında yayınlanmıştır. Bu alerjik hastalar, çörek otu yağı ihtiva eden kapsüllerden günlük 40-80 mg. Arası verilerek tedavi edilmişlerdir. Hastalardan bu deney sürecinde özel ölçüm araçlarıyla kendilerindeki belirtileri kaydetmeleri istenmiştir. İmmunglobilin-E (IgE) ölçümü gibi laboratuar tetkikleri ile hastaların akyuvar sayısı, cortizol hormon düzeyi, iyi huylu (HDL) ve kötü huylu (LDL) kolesterol düzeyleri ölçülmüştür. Yapılan çalışmalar astım veya alerjik burun iltihabı yada egzama hastalığına yakalanmış kişilerde belirtilerin iyiye doğru gittiğini ortaya koymuştur. Bu hastalarda trigliserid düzeyi hafif miktarda düşmüş, buna karşılık faydalı kolesterol düzeyi açık biçimde yükselmiştir. Diğer yandan da cortizol veya lenfositlerde kayda değer bir etki görülmemiştir.

Midenin Dostu

Çörek otu mide zarını koruyucu etkisi bulunmaktadır. Kahire Üniversitesinden araştırmacılar midelerinde yara açtıkları fareler üzerinde deneylerde bulunmuşlar ve denek farelerini, çörek otu yağı veya (içindeki etkin özellik) anti enflamtuar ile tedavi etmişlerdir. Yapılan deney, bu iki maddenin mide zarını tahriş edici etkenlerden veya mideye zararlı yaralardan koruduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesinde görevli ve çörek otu alanında uluslar arası üne sahip Prof. Dr. Mehmet KANTER ile birlikte yaptığım çalışmada çörek otunun alkolün sebep olduğu tahrişlerden mide zarını koruyucu bir tesiri olduğunu ortaya konmuştur (Arch Toxicol). Beraber yaptığım diğer bir çalışmada çörek omurilik hasarı oluşturduğumuz ratlarda çörek otunu faydalı bulduk (Biol Trace Elem Res.). Bu örnekler yüzlerce deneysel modelde ve klinik çalışmalarda çörek otunun gerçekten ölümden başka her şeye deva olduğunu göstermektedir. Bu konuda nasiplenenlerden olmanız dileğiyle.